Marriage Story- Bir Yönetmenin Hikayesi
Noah Baumbach filmlerinde genellikle aile bağları, kimlik arayışı, boşanma ve çağdaş toplum gibi konuları ele alır ve derinlemesine işler. Hikayeleri karakter odaklıdır ve diyaloglara önem verir. Insan ilişkilerine dair karmaşıklığı, karakterlerin içsel dünyalarını görsel- işitsel efektlere çok boğmadan yalın bir biçimde sunar. “Marriage Story” de bu tarzına oturan bir hikaye sunar izleyiciye. Filmin adı “Evlilik Hikayesi” olsa da aslında bir ayrılığın, boşanmanın hikayesidir. Bu boşanma sürecini de oldukça açık, şeffaf bir biçimde ortaya koyar.
Bu kadar açık ve boşanma meselesi odaklı, yalın bir kurguyu izlerken beni farklı yönde düşünmeye sevk eden bariz bir söylem oldu. Bu sahnede Nicole Charlie’nin bir kuruntusu ile karşı karşıya kalmıştır ve Charlie Nicole’a, turtanın da kurgunun bir parçası olup olmadığını sorar. Nicole ise; “The pie was just a pie” diye yanıt verir. Bu söylem, her ne kadar hiçbir metninde yer almasa da, Freud’a atfedilen popülerleşmiş bir argümana çok benzer. “Sometimes a pipe is just a pipe.”
Freud bilinçdışının semboller, simgeler yoluyla ifade bulduğunu, dolayısıyla da bu simgeler yoluyla görünen içeriğin ötesindekini anlayabileceğimizi söylemiştir. Özellikle de rüyalar sembolik içeriği zengin alanlardır. Birtakım savunmalar yoluyla bilinçdışı arzu ve çatışmalar, rüya sahnesi içerisinde saklı bir şekilde bulunur. Fakat bazı nesnelerin de gerçek, sembolizmden muaf olarak yer alabiliceği fikrine ihtimal verilir.
Bu söylem ile Nicole Charlie’ye gereksiz yere her şeyin arkasında farklı bir anlam aramamasını, görünen içeriğin dışında sembolik bir anlam olmadığını ima eder. Bu aslında aynı zamanda benim gibi sorgulayan, arayan izleyiciye de verilmiş bir mesajdır ve tam olarak gizlenen bir şeylerin olduğuna dair kanaati pekiştirir. Her şeyin çok şeffaf olduğunun vurgulandığı bir yerde kesinlikle gizlenen birşeyler vardır. Bu sahnede ise gizli olan Henry’dir.
Henry alt kattaki tuvalette kaka yapmaya çalışmaktadır. Dışkısını kimi zaman fazlaca tutabildiğini öğreniriz. Hatta bu yolla anneyi kendisini ödüllendirmesi için ikna etmiş bulunmaktadır. Baba ise buna karşı çıksa da yönetim yavaş yavaş Henry’ye geçmeye başlamıştır, baba buradaki denetimini sağlayamaz. Bu sahnenin başında da Charlie, önceden kurgulanmış bu alana dahil olmanın rüya gibi hissettirdiğini söyler. Belli ki bu sahneler, kurgular gizlenmiş olan Henry’nin yönetmen olduğu senaryolardır ve filmin yönetmeni kendisini tam da buraya gizlemiştir.
Noah Baumbach’ın da boşanmış bir aileden geldiğini biliyoruz. Babası üniversitede akademisyen ve deneysel türde yazılar yazan bir yazardır. Noah,babasının bir dahi olduğunu fakat narsist bir kişilik taşıdığını belirtir. Eleştirel ve mesafeli olarak tanımlar. Annesi ise film eleştirileri yazan bir dergide çalışmaktadır ve boşanmanın ardından Noah, annesi ile yaşamaya devam etmiştir.
Bu bilgiler ışığında geri dönecek olursak; bu filmi küçük bir çocuğun, yöneten, kontrolcü, müdahaleci, tam bir yönetmen olan bir babaya dair ruhsal fantezisinin işleyişi olarak değerlendirebiliriz. Ama tabi ki sevecen, hayranlık uyandıran, özverili birisidir de bu baba. Bu çok muhtemel ikirciklilik yaratır arzularda: babadan kurtulmak- baba ile yaşamaya devam etmek. Diyaloglarda duyarız bunu:
-Kopmak istemediğini biliyorum ama içten içe evli de kalmak istemiyorsun, der Nicole.
-Ama bunu da istemiyorum, der Charlie.
Başkasına dair bir ruhsal yaşam alanı bırakmadığı öne sürülen bu baba karşısında öncelikle anne yeniden canlandırılır. Nicole etrafında bitkilerle kucağında bir bebekle yaşam veren canlı bir anneye dönüştürülür. Bu canlanma ancak mesafelenmek ile mümkündür ve bu sahnede Nicole’ün daha aktif bir oyuncuya dönüşümünü görürüz. Charlie’nin yönettiği oyunlarda sürekli kendisine müdahale edilen pasif bir oyuncuyken yeniden anne olarak çıktığı sahnede bir karakter, kimlik yaratmaktadır. Takılıp çıkarılan maskeler de bunun anlatıcısıdır. Nicole hem ideal bir anne hem de Henry’nin arzularının piyonu olarak yeniden yaratılır.
Anne ruhsal düzlemde canlandırılıp baştan tasarlanırken baba cansızlaştırılır ilerleyen sahnelerde. LA’de tuttuğu daireye bir yaşanmışlık katamaz, evi bitkilerle de doldursa hayat veremez buraya. Bu dairede eskiden bildiği kurallar, gerçekler pek çalışmamaktadır. Hatta LA’de çalışmaz eski işleyiş, yer bulamaz kendisine.
Ruhsal mesafe ihtiyacı LA ve New York olarak sembolleştirilmiştir. LA ferahken New York fazla kalabalıktır, istilacıdır, gürültülüdür. Bu davanın New York’ta görülmesi bu sebeplerden dolayı mümkün değildir. New York Charlie’dir. LA ise yeni sahnelere gebedir. Bu gebeliğin yeni bir yaşam ile neticelenmesinin gerekliliğidir ayrışmak. Çünkü Charlie’nin denetiminde arzular hayata geçememektedir. Filmde dillendirilir zaten bu.
LA’de geçen sahnelerde Henry annesi ile beraber uyumaktadır, babayı yataktan göndermekte ve kendisine kitap okuması için babanın daha sonra gelmesini söylemektedir. Partilere gitmekte, oyunlar oynamaktadır. Tam anlamıyla gözden çıkarılmasa da baba, sürekli dışarı itilmektedir. Bu yolla babanın kendi üzerindeki denetimini etkisizleştirmekte ve arzularını hayata geçirebilmektedir. Frankenstein değil Ninja Kaplumbağa olmak istemektedir. Karşı koyar babasına. Frankenstein karşısında Ninja daha gelişkin ve korunaklı bir düzeneği ve savaşmayı çağrıştırır.
Babaya dair bu etkisizleştirme dava ve avukatlar eliyle de gerçekleştirilir. Dava Charlie’nin bildiği evlilik hikayesinin üzerine oturtulmaz. Senaryo ve işleyiş değiştirilir. Davanın seyrini ve sonucunu etkileyemeyendir Charlie. Metin yazarı, oyuncular, yönetmen başkalarıdır. Kendisine uygun bir avukat bulmak konusunda bocalar. Iki avukat arasında kalır. Bir tanesi hakimiyeti tamamen elinden alıp akışı başka bir yöne çekerken diğer avukat gerçeğin temsilcisi gibidir: Her şeyi kontrol etmek mümkün değildir. Fakat bu gerçek tahammül edilemeyenin kendisidir zaten. Avukatlar Charlie’nin savunma düzeneklerinin işlevsiz kalıyor oluşunun sembolleridir muhtemelen. Sadece etrafındaki dünyanın değil; kendi üzerindeki denetimini de yitirmektedir. Bu noktada bir gözlemci girer devreye. Bu gözlemci ilişki kurulması ve etkilenmesi zor bir kadındır. Başkaları üzerindeki etkisini yitirdiğinin bir göstergesi gibidir belki bu gözlemcinin tepkisizliği ve Charlie Henry’e söz geçirmekte zorlandığı gibi kendisine de sanki hakim olamıyor gibidir. Bu kadın ile bıçak elindeyken konuşması, kendini yaralaması, kapıyı açarken fazlaca yakın temas kurması dürtüsel dünyanın denetimi ile ilgili zorlukları düşündürür.
Bıçak buralarda bir erişkinlik, yeterlilik sembolüdür. Ancak belli bir yaştan sonra sahip olunabilen ve kontrollü kullanılması gereken fallik bir simgedir. Bıçağın yanlış kullanımı kazalara sebep olur. Charlie Henry’nin bıçak sahibi olmasına izin vermese de bu fantezinin yönetmeni unutulmamalıdır ki Henry’dir. Henry Charlie’ye kendini yaralatır, onu yere yığar. Bu sahne babanın sembolik bir düzlemde devrilmesi gibi düşünülebilir. Henry’nin buradaki kayıtsızlığı ve babasının tam gözünün önünde yere süt damlatması kendi iktidarına hayat verebiliyor olma kabiliyeti ile ilgili gibi görünür. Yere damlayan bu süt hayat vermek, yaşam kaynağı olmak gibi değerlendirilebileceği gibi; baba karşısında iktidarını kazanmış bir erkeğin tatmin olmuşluğunu da çağrıştırır.
Charlie’nin sahnede söylediği şarkı sembolik bu ölümün ardından söylenmiş bir ağıt olarak düşünülebilir. Düşlemsel de olsa babayı öldürmek bir matemi getirir beraberinde ve bu şarkı sevilen babanın sahneye tekrar davet edilmesi gibi bir içeriği çağrıştırır. Ketleyen, her şeyi yöneten, hayat veren baba ile özdeşimin yolları açılmıştır burada. Yeniden tasarlanmış bu yapıya üçüncü olarak dahil edilmek istenmektedir artık.
Sonraki sahne Henry’nin oyuncak da olsa silahları ile oynadığı, yeni karakterlerin görüldüğü bir sahnedir ve bir uzlaşmayı çağrıştırır. Nicole’ün farklı bir partneri vardır, herkes bir arada bir oyunda yer almak için hazırlanır. Charlie ise burada hayalet olacaktır.
Simgesel düzlemdeki bu çatışmanın çözümü Henry için okuyabilmeyi de beraberinde getirir. Hayatta farklı bir aşamaya geçmiştir bu şekilde.
Sonuç olarak; bu film yönetmenin yönetmen oluşunun hikayesi gibidir aynı zamanda. Yönetmen olma arzusu muhtemelen kökenlerini babaya yönelik yıkıcı itkilerden almaktadır. Belki de gerçekte Noah’nın ebeveynlerinin boşanması bu itkileri organize etme ve yüceltmenin önünü açan bir girişim olmuştur, filmde olduğu gibi.